ASİCİDELİ
Admin
Mesaj Sayısı : 1271
Kayıt tarihi : 18/06/08
Yaş : 53
Nerden : KADIKÖY
 |  Konu: İSTANBULA ACEMİ BİR KASTAMONULU  Çarş. Ara. 23, 2009 5:07 pm | |
| | Cebrail KELEŞ | |
<table width=560><tr><td class=TEXT1 style="PADDING-RIGHT: 10px" colSpan=2>YAZIYLA İLGİLİ TÜM FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
Gecenin bir vaktinde bindiğimiz otobüsle uzun zamandır gitmediğim İstanbul’a doğru yol almaktayız.
Araç’tan sonrası sis yağmur ne ararsan var.
Kırk beş kişi varız bu otobüste. Kırk beş ayrı hikâye.
Yol Karabük’ten sonra gayet güzel, otobanda giderken birden otobandan çıkıp Bolu dağına tırmanmaya başladık.
Devlet tünel yapmış Bolu dağı geçişini kolaylaştırmak için. Bizim otobüs gecenin 4’ünde ihtiyaç molası için otobanı terk edip Bolu dağının sisine daldı. Sebep anlaşmalı tesisleri bu dağın başındaymış.
Yolcuların çoğu uyuduğu için farkına bile varmadılar.
...
İstanbul’dayım. Yeni Bosna derler bir semtteyim.
Ağlı’lı hemşerilerimle birlikteyiz. Biz diyorlar şu köydeniz. Hemen flaş diski çıkarıp o köyün fotolarıyla birlikte ortak tanıdıklar üzerinde konuşuyoruz. Şaka bir yana epey birikim yapmışım.
Sıkılıyorum. İş görüşmeleri bana göre değil.
Bu gün bu semtin pazarı git dolaş biraz açılırsın diyorlar.
Yağmur bir Dakika durmuyor ki gezeyim.
Yine de içerde durmaktan iyidir deyip pazara dalıyorum.
Klasik semt pazarı, bizim buralardan tek farkı bazı ürünleri çok pahalı bazılarının ucuz olması.
Yağmurdan dolayı Fotoğraf makinem çantamda çıkarmıyorum bile.
Pazarda üç hemşeri buluyorum.
Biri İnebolu Kestanesi, biri kanlıca mantarı, bir diğeri ise Taşköprü sarımsağı satıyor.
Yağmur hiç durmuyor.
Be3n sokaklarda turluyorum.
O da nesi bir dükkân hem de Daday gözlemecisi çölde vaha bulmuş gibi sevinip dalıyorum içeri.
Dadaylı hemşerim Akpınar köyündenmiş. Uzun yıllar önce Daday’dan göç etmişler. Her tarafta pıtrak gibi çiğ köfteci tantunici açılmış. Bizde bunu açtık diyor.
Ertesi gün yağmur dindi.
Gün açtı.
Eminönü’nde bana İstanbul’u gezdirecek fotoğrafçı dostumu beklerken zannederim mısır çarşısı olacak. Onun girişinde bir levha kocaman Kastamonu yazıyor.
Hemen girdim dükkâna. Pınarbaşı’lıymış. Zirai ilaçlar satıyor. Bir çay içimi Pınarbaşı’ndan konuştuk.
Fotoğrafçı dostum geldi.
Galata kulesini, tüneli, kız kulesini gezdirdi, ben de fotoğrafladım.
Derken akşam dönüş için bu sefer başka bir şirketten bilet aldım.
Her koltuğunda tv ve film yayını olan bir otobüstü.
Arkamda bir vatandaşın horultusu da olmasa çok iyi bir yolculuk sayılabilirdi.
Ve son bir not,
Arkadaki o vatandaş mola verilmeyen ama yolcu için durulan küçük bir yerleşim yerinde aşağı iniyor, takım elbiseli birine ben hemen geliyorum diyor.
Yolcu otobüsü şoförü ve muavininin haberi olmadığından hareket ediyorlar. Az sonra bir taksi ile o vatandaş otobüse yetişiyor.
Buraya kadar herkesin başına gelir diyeceğim sıradan bir olay.
Fakat ilginç olan şey taksi parasını otobüs muavinine ödetmesi oldu.
Daha sonra ödeyim dese de delikanlı kabul etmedi.
Sabahın ilk ışıklarında Kastamonu’ya döndük.
Büyük şehrin korkutucu trafiği ve kalabalığını gördükten sonra daha bir sevmeye başladım memleketi.
Muavin sordu valiz var mı, eşyanız var mı?
—Bir dünya dolusu fotoğraf desem anlamayacaktı onun kafası hala o taksiye ödediği paradaydı.
—Yok dedim.
…
Memleketi özlemişim be.
KASTAMONUPOSTASI
ALINTIDIR</TD></TR></TABLE> |
| |
|
