<BLOCKQUOTE>
1911’de Cide’de ****** Caddesi, 67 no’lu ahşap evde başlayan, 83 yıl sürecek olan inatçı bir yaşamdır Rıfat ILGAZ.
Türk yazısının bütün alanlarında verdiği çok değerli eserlerden; “Hababam Sınıfı”, “Yıldız Karayel”, “Karartma Geceleri”, “Sınıf” ilk akla gelenlerdir.
Toplumcu, gerçekçi çizgide yaşadığı eserleriyle, haklı bir ustalık payesi kazanmıştır.
.:. Cide Rıfat ILGAZ için ne ifade ediyordu?
“Cide doğduğum eşsiz, benzersiz memleket, ne iyi etmiş de annem beni bu cana yakın memlekette doğurmuş! Her şeyimi yetirdiğim günlerde Cide’nin belleğimin duvarlarına yansıyan görünümü ile dirilir, yaşama gücümü tazelerdim...”
“...Ciğerlerim havaya ilk burada kavuşmuştu. Demek vücudum buranın havasına, suyuna, besinine göre oluşup gelişmişti. Gözlerim buranın görünümüne bakarken daha dingindi. Kim bilir sinirlerim, sağduyum, bilinçaltım da öyle olmalıydı...”
“Rıfat ILGAZ denince akla Karadeniz gelir; önce Memişköylü, sonra Cideli oluşum. Cideli olduğumu yapıtlarımda gösterişim; kimilerinin sandığı gibi Cide’ye, memleketime turistik katkıda bulunmak için değil, doğanın güzelliğini, doğa-insan ikilemi, değerlendirilmemiş üretimi, sömürüyü, geri kalmışlığı, bulup çıkarabilmek(...) bu gerçekleri yeryüzü insanlarına gösterebilmek. Demek ki amacımın içinde yöresel olmaktan çok evrensel olabilme çabası var.”
“...İlk izlenimlerim, doğa-toplum ilişkilerim, insan sevgim burada biçimlenip uç verdi, halkı, köylüyü, kıtı kıtına yaşayan insanları burada tanıdım (...) Hâlâ köylü dendi mi, Cide köylüsü gelir aklıma...”
.:. CİDE’DE YAŞADI VE YAZDI
Cide’li “Sarı Yazmalı” olacak şiirlerde, “Halime Kaptan, Şaduman” olacak romanlarında, “Bacaksız” olacak çocuk yazısında ve Türk yazısına zorla oturacaktı.
Bir inatçı yaşamdı Rıfat ILGAZ. Hapiste, hastanede, direnişte, çilede, acıda, sevinçte. 83 yıl süren bir yaşamın özeti.
7 Temmuz 1993 Rıfat ILGAZ’ın ölümsüzlüğe uzanışı oldu. Halkının geleneğine uyarak izinden gelenlere el verdi.
“Genciz genç kalabiliriz de
Kırılacak dal değiliz karayellerde
Savrulacak yaprak değil.
Köküz, gövdeyiz ölümsüz
İzinden gelenlerle
Yeter ki genç kalmasını bilelim
Öleceksek dostluk için, barış için ölelim”
O’nun elini alacakların, koluna gireceklerin, sayısı çok, daha çoğalmasına ihtiyacımız da çok, yolu yöntemi yapıtlarında, diplomayla değil kitaplara dönerek, halka inerek, aydın olmanın sorumluluğunu duyarak, okuyarak, yazarak.
En olumsuz koşullarda bile yaşama olumlu bakmayı, gelecekten umutlu olmayı ondan öğreniyoruz. Aydın olmayı da.
“(...)Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek, böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol, ışık ol, yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş, alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yana
Korkuluk ol
Rıfat Ilgaz- Aydın mısın?
SARI YAZMALI
Ya dertlisin, ya sevdalı...
Eşsiz kalmış keklik misin?
Uçamazsın, sekemezsin.
Alan almış, satan satmış
Beşik kertmesi başım bağlı
Başını alıp gidemezsin!
Yavru kuşum, bu sendeki güzellik
Başlık mıdır, harçlık mıdır babana!
Değerini biçen biçmiş
Kız evlatsın, eğeceksin boynunu
Şerbetini içen içmiş
Davul zurna gideceksin yabana!
Gelin değil, yoz tarlada ırgatsın,
Kadın değil, ana değil, kul köle.
Kargacaklım, Aybasanlım, Malyaslım,
Babandan mı miras sana bu çile?
Bir çile ki soydan soya,
Bir acı ki anadan kıza.
Yarin gider gurbetele; bekle, dur.
Kiminin künyesi Kore’den gelir,
Kiminin mektubu Almanya’dan,
Kuşun kanadında gelir, okunur.
Bir gece yarısı çalınır kapın
Alıp götürürler erkeğini,
Kaçak mıdır, kaçakçı mı bilemezsin,
Yüreğine kızgın hançer sokulur.
Uyku girmez kalan(*) yaşlı gözüne
Gökte misin, yerde misin
Bekleyişin ezgi olur, açılır,
Türkü olur yaprak yaprak dökülür:
“Pencerelerde perde misin?
Kara kışta limon fidesi gibi
Isıtırsın yetimini koynunda.
Boynu bükük büyütürsün yavrunu.
Avucu kınalı, gözü sürmeli,
Tabanı nasırlı, eli kazmalı,
Kara toprak ellerinde un ufak…
Ellerinde bir tek tohum
Dolu dolu, sarı sarı bir başak!
Al paçalıklı, sırtı küfeli,
Başı çifte çifte sarı yazmalı
Siler gibi alın terini çevrene
Bu kara yazıyı alnından silip
Kendi öz yazını, kendin yazmalı!
RIFAT ILGAZ, (Cide, 1978)
“Bütün Şiirleri 197-1991
adlı kitabından”
(*)Kalan (Galan): Artık
.:. ESERLERİ Yarenlik (1943), Sınıf (1944), Devam(1953), Üsküdar'da Sabah Oldu (1954) , Soluk Soluğa (1962) , Kılçık (1969) , Uzak Değil (1971) , Güvercinim Uyur mu (1974), Kulağımız Kirişte (1983) , Ocak Katırı Alagöz (1987). </BLOCKQUOTE> |